Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu - shmyo@gelisim.edu.tr
Memnuniyet ve Şikayetleriniz için   İGÜMER
 Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu - shmyo@gelisim.edu.tr

Ortopedik Protez ve Ortez








 Çağımızın Problemi Torakal Hiperkifoz (Kamburluk)


İstanbul Gelişim Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Öğr. Gör. Şabo Kesler, torakal hiperkifoz (kamburluk) ve tedavi yaklaşımları hakkında bilgi verdi.


Torakal hiperkifoz; halk arasında kamburluk, torakal bölge eğriliğinin anormal artışı olarak tanımlanabilir. Torakal hiperkifoz arkada dış bükey, önde ise iç bükey olan eğrilikleri ifade eder. T1 vertebranın üst yüzeyi ile T12 vertebranın alt yüzeyi arasında oluşan açı kifoz açısını vermektedir. Normal şartlar altında 20- 40⁰ arası normal postür kabul edilirken, 40⁰’nin üzerine çıkıldığında ise torakal kifoz artmıştır diyebiliriz. Artmış torasik hiperkifoz ile birlikte kötü postür, yaşam kalitesinde ve fonksiyonellikte azalma, sırt ve bel ağrılarında ise artma meydana gelmektedir.
 
Torasik ön konkav spinal eğri, kifoz olarak adlandırılır. Fizyolojik sagittal eğriler, vertebral kolonun yerçekimine karşı koyması ve daha dengeli olmasını sağlamaktadır. Torakal kifoz/hiperkifoz fizyolojik eğriliğin artması sonucu denir. Eğriliğin apeksine göre hiperkifoz, torasik hiperkifoz veya torakolumbar hiperkifoz, başka bir isimle kavşak kifozu adını alır. Anne karnı ve doğumdan sonra bebeğin omurgasında kifotik bir eğri hakimdir. Yaş arttıkça normal üst sınırın 40⁰ olduğu bilinen hiperkifozun 50⁰’ye kadar çıkabileceği bilinmelidir. Hiperkifoz ile birlikte kişilerde önemli sağlık sorunları da gelişebilmektedir. Kifoz derecesi minimal seviyede olan bireylerde kambur görüntü, zayıf postür, sırt ve bel ağrısı görülebilir. Şiddetli hiperkifozu olan bireylerde ise, sindirim ve solunum sistemi problemleri, duyusal kayıplar ve nörolojik belirtiler meydana gelebilmektedir. Omurganın sagittal plan eğriliklerinde görülen deformasyonlar spinal kord yaralanmaları, kırıklar, muskuler distrofiler, eklem hastalıkları, kas zayıflığı, yanlış postür alışkanlıkları ve azalmış mobilite düzeyi sonucu meydana gelebilmektedir. Bu deformasyonlar sonucunda en yaygın olarak torakal bölgede torakal hiperkifoz oluşmaktadır.
 
Torakal hiperkifoz deformitesi için farklı tedavi yaklaşımlarının olduğunu söyleyen Öğr. Gör. Şabo Kesler, en sık ve ilk olarak önerilen yaklaşımın kişiye özel üretilen sert, hibrid ve hazır olarak uygulaması yapılan soft korseler olduğunu belirtti. Torasik hiperkifozlu bireylerde korse kullanımının kişiden kişiye göre farklılık gösterdiğini sözlerine ekledi. Öncelikle ilk olarak önerilen destek, paraspinal kasları takip eden, omurganın dik olmasını sağlayan sağ ve sol bölgeye olmak üzere iki adet sert alüminyum bar takviyesidir. Bu barların proksimalde C7- T1 seviyesinin yaklaşık 1,5 cm üzerinden başlayıp, distalde L5- S1 seviyesine uzanan, 2 cm genişliğindedir. Yanlardan gelen ön bölgesinde birleştirilen bandı ve destek velkrosunun sağ ve sol olmak üzere iki adet küçük plastik barları da bulunmaktadır. Korsenin mevcut barları ile kişilerin gövde rotasyonu, fleksiyonu ve ekstansiyonu engellenmiş olup düzgün bir postür sağlanır. Arkadan gelen axillar kayışları ile omuz bölgesine tam etki sağlanır. Omuz protraksiyonu engellenmiş olur.
 
Bireylerde uygulanacak korse tedavisinin ana hedefleri ise kifotik postürü, engeli, sırt ve bel ağrısını azaltmak, gelecekte meydana gelebilecek sorunları önlemektir. Torakal hiperkifoz deformitesinde kişiye özel olarak üretilen veya hazır olarak uygulaması yapılan korselerin kullanımının etkinliğinin iyi olduğunu ifade eden Öğr. Gör. Şabo Kesler erken teşhisin deformitenin ilerlemesinin engellenmesinde en önemli adım olduğunu da belirtti.

Genetik faktörlerin etkisi dışında yanlış ergonomi koşullarının sonucu olarak da karşımıza çıkan torakal hiperkifoz  deformitesi toplumda yaygın olarak görülen bir deformitedir. Yukarıda aktarılanlardan yola çıkılarak toplumun bu konuda bilinçlendirilmesi, erken teşhis için taramaların yapılması ve erken dönemde korse kullanımı ile deformitenin görülme sıklığının azaltılması ve ilerlemenin engellenmesinin mümkün olduğunu söyleyebiliriz.