İstanbul Gelişim Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Dr. Öğr. Üyesi Cem BÖLÜK, İntraoperatif Nöromonitörizasyon hakkında bilgi verdi.
Merkezi ve periferik sinir sistemi bozukluklarını tespit etmekte kullanılan “elektronörofizyolojik” çalışmalar, ilk olarak keşfedildikleri 1800’lü yıllardan bu yana, tıp dünyasının yararlandığı, fakat günümüzde giderek yaygınlaşarak, artık olmazsa olmaz haline gelmiş testlerdir. Öte yandan, ameliyathanede cerrahi işlemler sırasında elektronörofizyolojik çalışmalardan yararlanılması ise 20. yüzyılın sonlarını bulmuştur.
“İntraoperatif nöromonitörizasyon” olarak isimlendirilen bu yöntem, aslında bilinen tüm elektronörofizyolojik çalışmaların, ameliyat sırasında bir arada kullanılmasından farklı bir şey değildir. Somatosensoriyel uyandırılmış potansiyeller (SEP), motor uyandırılmış potansiyeller (MEP), beyin sapı işitsel uyandırılmış potansiyeller (BAEP), elektromiyografi (EMG) ve elektroensefalografi (EEG) aslında günlük pratikte poliklinik hastalarında sık kullanılan ve iyi bilinen elektronörofizyolojik testlerdir. Bu testlerin ameliyathane ortamında, cerrahi işlemler sırasında ufak farklılıklarla kullanılması, intraoperatif nöromonitörizasyon olarak adlandırılmaktadır.
İntraoperatif nöromonitörizasyon ya da günlük kullanımda daha pratik kullanımıyla “nöromonitör”, operasyon sırasında zarar görebilecek, olası sinir sistemi elemanlarının takibini yapmamızı sağlamaktadır. Sürekli monitörizasyon sayesinde, operasyon anında, doğru zamanda cerrahı uyarıp beklenenden daha kötü ya da kalıcı bir sekel oluşmasını engellemeyi amaçlamaktadır. Beyin tümörü, skolyoz cerrahisi, spinal kitle operasyonları, karotis endarterektomi, epilepsi cerrahisi, omurga enstrümantasyon işlemleri ve daha pek çok alanda yapılan cerrahilerde kullanılan nöromonitör sayesinde, işlem sırasında sinir kesisi ve bunun sonucunda oluşabilecek felç gibi komplikasyonlardan korunmak mümkün olmaktadır. Ayrıca rezeksiyon yapılacak bölgenin sınırlarını saptamak, diğer bir deyişle motor korteks gibi rezeksiyon sırasında kaçınılması gereken bölgelerin belirlenmesini, yani haritalanmasını sağlamak, nöromonitörün en önemli avantajlarındandır.
Nöromonitör kullanılan cerrahi işlemlerde, kullanılmayanlara kıyasla ameliyata bağlı komplikasyonların çok daha az olduğu, cerrahi başarının ise çok daha yüz güldürücü olduğu, çeşitli bilimsel yayınlarda gösterilmiştir. Hem hasta, hem de hekim için cerrahi başarı şansını arttıran bu yöntem, elektronörofizyolojinin tıp dünyasındaki önemini bir kez daha göstermektedir.
Sonuç olarak, ameliyathanelerde nöromonitör kullanımı, günümüzde giderek yaygınlaşmaktadır ve muhtemelen yakın bir zamanda cerrahi işlemlerin büyük çoğunluğunda vazgeçilmez bir işlem olarak kabul edilecektir.