8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla mesaj yayımlayan İstanbul Gelişim Üniversitesi (İGÜ) Öğr. Gör. Selma Özuslu Ünal, "Tarihsel süreç içerisinde; 8 Mart tarihinin tespit edilmesi Moskova da 3. Enternasyonel Komünist Partiler toplantısında 1921 yılında 'Dünya Emekçi Kadınlar Günü' olarak belirlendi. Amerika Birleşik Devletlerinde 1960’lı yılların sonunda Dünya Kadınlar Günü olarak anılmaya başlandı. Böylece daha güçlü bir şekilde gündeme geldi. 16 Aralık 1977 tarihinde; Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda; 8 Mart’ın; Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanması kararlaştırıldı" ifadelerini kullandı.
Ünal açıklamasına şöyle devam etti, “Birleşmiş Milletler Kadınlar On Yılı” programından, Türkiye’nin de etkilenmesiyle 1975 yılında 'Türkiye 1975 kadın yılı' kongresi yapıldı.1980 sonrası dört yıl süre ile ülkemizde herhangi bir kutlama yapılmadı. 1984 ‘den itibaren çeşitli kadın örgütleri tarafından 'Dünya Kadınlar Günü' hepimizin de bildiği gibi her yıl kutlanıyor. Aslına bakarsanız, insana insan olarak bakmak gerektiğini; kadın ve erkek olarak kavramsallaştırmanın; kutuplaştırmanın sosyal kültürel yapı ve anlayış açısından doğru olmadığını düşünüyorum. Her kadın kendi özgürlük alanının sınırlarını çizebilme becerisine sahip olmalıdır"
"Toplumumuzda; kadın ve erkeğin farklılığı nedeniyle kadını ilahlaştırma, cinsel bir obje olarak veya acz içinde görmek kadının sırtına ayrı bir yük yüklemek anlamına geliyor. Her iki cinsinde gerek aile gerekse toplumsal yapı içerisinde üzerlerine düşen görevleri adaletli bir paylaşımla yerine getirmelerinin sağlanması gerekir. Ancak bizim ülkemizde sosyo- kültürel, eğitim, etnik köken, din ve bunun gibi çeşitli faktörlerin etkisi altında kalan kadınlarımızın %50’sine yakını fiziksel, sözel, psikolojik, ekonomik veya cinsel şiddete maruz kalmaktadır. Bireyler arası ilişkileri yapısı veya bireylerin soruna yönelik çözüm arayışları önemli ölçüde sosyo-kültürel dinamikler tarafından belirlenmektedir. Bireylerin sorunları algılama biçimleri ve çözme yönünde geliştirdikleri stratejiler toplumun sosyo – kültürel faktörlerinden bağımsız düşünülemez. Bu çerçevede, bireylerin deneyimlediği kültürel yapı, sosyalleşme biçimi ve aile yapısı gibi faktörlerin bireylerin şiddet davranışı sergilemelerinde etkili olmaktadır. (Uyanık,Z.Akkaş,İ.)"
"KADIN GÜÇ SİMGESİDİR"
"Burada ailede verilen eğitim ana-baba tutumları son derece önem kazanmaktadır. Çocuklar sözleri değil davranışları örnek alır. Herşey den önce kadına anne olabilme gibi yüce bir özellik verilmiştir. Kadın güç simgesidir. Kadın narin, ince düşünceli, hassas, naiftir, koruyucudur, bağışlayandır, yüreğinde sınırsız sevgi ve sabır barındırandır. Kadın binbir renk binbir çiçektir. Kadın gülümseyen ve gülümsetendir. Kadın mutluluktur. Kadınlara saygının yılda bir kez değil, yılın her günü olması dileğiyle. Kadınlar günümüz kutlu olsun" şeklinde konuştu.