Adli kimliklendirmede yıllardır kullanılan DNA’nın rolü tartışmasız çok büyüktür. Son yıllara kadar kimliklendirme yaparken fiziksel özellik olarak kişinin cinsiyeti belirlenebiliyordu. Ancak son yıllarda yapılan genom çapında ilişkilendirme çalışmaları ve gelişmiş biyoinformatik testler sayesinde insan DNA’sının daha iyi anlaşılmasına olanak vermiştir. Elde edilen bu yeni bilgiler ışığında biyolojik delilden kişiyi tanımlayacak gözle görülebilir fiziksel özellikler hakkında bilgi sahibi olabilecek düzeye gelinmiştir.
Olay yerinden gelen bir biyolojik örneğin kimliklendirilmesinde, şüphelilerin bulunmadığı vakalarda veya toplu felaket kurbanlarının kimliklerinin belirlenmesinde kullanılan biyolojik kalıntılardan, kişilerin fiziksel özelliklerini belirlemek amacıyla DNA’nın kodlama yapan bölgelerinde bulunan sistemler kullanılabilir. Bu sistemler sayesinde biyolojik örnekten kişinin boy uzunluğu, ten rengi, yüz şekli, yaşı, saç ve göz rengi gibi önemli gözle görülebilir fiziksel özellikleri hakkında bilgi sahibi olunabilir. Bu özellikler kullanılarak yapılan kimliklendirmeye ’Moleküler görgü tanıklığı’ denilmektedir. Elde edilen bu bilgiler doğrultusunda polis, jandarma ve savcılık birimlerince şüphelinin moleküler robotik görüntüsü elde edilerek kişiye daha kolay ulaşılabilecektir. Dolaysıyla faile ulaşılamayan ve çözümsüz kalan olgularda hem soruşturmaya yön verilir hem de olayın hızlı bir şekilde aydınlatabilmesine katkı sağlanır.
Amerika’da, Hollanda, İspanya ve Avrupa’nın gelişmiş diğer ülkelerinde bulunan adli bilimler laboratuvarında kişilerin saç, göz ve ten renkleri ile ilgili tahminler yapılıp raporlar verilmektedir. Ülkemizde ise bu konu üzerinde çalışmalar yapılmaktadır ve çok yakın bir zamanda yapılan rutin analizlerde yerini alıp kullanılmaya başlanacaktır.
Yeni nesil sekanslama teknolojisiyle yaş, boy, kellik, çil, saç tipi ve kalıtsal hastalıklara bağlı kulak, dudak, burun, göz ve çene şekli gibi 3 boyutlu yüz yapısının tüm özelliklerini oluşturan fiziksel özelliklerin belirlenmesi görgü tanıklığının yerini moleküler tanıklık alacaktır. Bilindiği üzere insan hafızası dış etkenlerden çok çabuk etkilenmektedir. Bilimsel gerçekler görgü tanıklarından daha doğru ve daha net bilgiler vermektedir. Böylelikle şüpheliye/kişilere daha hızlı ulaşmamızı sağlayacaktır.