Covid -19 ( Coronavirus hastalığı 2019 ) hastalığı , başta solunum sisteminden kaynaklı sıkıntılar olmak üzere fiziksel, yaygın sistemik fonksiyon bozukluğu ve psikolojik sorunlara yol açan bulaşıcı ve ciddi bir hastalıktır. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) yaptığı klinik sınıflandırmada Covid-19 hastalığını hafif semptomlu hastalık, pnömoni, şiddetli pnömoni, akut solunum zorluğu sendromu (ARDS), sepsis ve septik şok ile seyreden ileri dönem olmak üzere belli aşamalara ayırmaktadır. Yaygın klinik bulgular ateş, çoğunlukla kuru öksürük, boğaz ağrısı, baş ağrısı, yorgunluk, kas ağrısı ve nefes darlığıdır. Bulantı, kusma , ishal, karın ağrısı gibi bulgular da olabilir. Bununla beraber düşük oranda konjuktivit de görülebilir. Bazen koku ve tat alma duyu kaybı ilk bulgu da olabilir. Bu hastalığın kalp tutulumu birlikte aritmilere ve miyokardit yapabileceği de mutlaka akılda tutulmalıdır. Hastalığın yaş, cinsiyet ,immun sistem ,kilo ve eşlik eden bir hastalığının olup olmadığı gibi durumlarla alakalı olarak farklı klinik süreçlerle seyredebileceği bilinmektedir.
COVİD-19 hastalarının büyük bir kısmı aseptomatik, hafif veya komplikasyonsuz geçirirken, bir kısmı da oksijen desteğine gereksinim duyabilecek , hastaneye yatış yapabilecek ve hatta yoğun bakım ünitesine alınmasını gerektirecek kadar ciddi geçirebilir.
COVİD-19'un tanısı yukarda bahsedilen klinik bulgular ile beraber gerçek zamanlı PCR ile burun ve boğaz sürüntü örneklemesinde veya diğer solunum yolu örneklemelerinde nükleik asit saptanması ile konur. Laboratuvar bulguları tanıyı desteklemekle beraber nonspesiktir. Akciğer grafisi de tanı için kullanılırken bilgisayarlı tomografi daha hassas ve spesifik olduğu bilinmektedir.
Covid-19 hastalığında Dünya Sağlık Örgütü'nün klinik sınıflamasına göre özellikle 2-4. evrelerinde solunum sistemi önemli ölçüde etkilenmektedir. Ayrıca bu hastalığın uzun dönem sonuçlarında ne ölçüde hasar veya sekel bırakacağı henüz bilinmemektedir. Bu hastaların tedavisinde multidisipliner ve bütüncül yaklaşım uygulanması gerekir. Özellikle uzun süre yoğun bakımda kalan hastaların kas kuvvetinde azalma, yürüme ve denge fonksiyonlarında bozulma, akciğer ve kalp kapasitesinde ciddi azalma meydana gelmektedir. Bu nedenle Covid-19 enfeksiyonu geçirmiş hastaların kalp, solunum ve fiziksel fonksiyonlarını tam anlamıyla geri kazanmaları için pulmoner rehabilitasyon uygulanmalıdır.
Pulmoner rehabilitasyon ( PR ) , hastanın detaylı değerlendirilmesine sonra hastaya özgü planlanan eğitim, egzersiz ve davranış değişiklerini kapsayan , ancak bunlarla sınırlı olmayan kronik solunum sistem hastalığı olan bireylerin fiziksel ve psikolojik durumlarını da iyileştirmeyi kapsayan girişimlerin tümü olarak tanımlanmaktadır.
Olguların enfeksiyonu hafif, orta, ağır geçirip geçirmedikleriyle ilişkili olarak pulmoner rehabilitasyonun içeriği değişmektedir.
Genel olarak rehabilitasyonun amaçları ;
-
Pozisyonlama, mobilizasyon, etkin öksürük ve diğer sekresyon drenaj yöntemleri ile sekresyon birikimini önleyerek solunum yollarını açık tutmak .
-
Solunum kaslarının normal bir pozisyon ve fonksiyonda olmasını sağlamak.
-
Uygun eğitim ile solunum sırasında solunum işini/yükünü ve enerji tüketimini azaltmak.
-
Uygun solunum teknikleri uygulanarak respiratuvar görevi düzeltmek ve hava yakalanmasını azaltarak solunum hızını azaltmak.
-
Hastaya özgü egzerzislerle göğüs kafesi hareketliğinin azalmasını ve/veya oluşabilecek deformiteleri önlemek veya düzeltmek
-
Dispneyi azaltmak, gevşemeyi sağlamak.
-
Fonksiyon kaybını ve yaşam kalitesini düzeltmek.
-
Yoğun bakım hastalarında, eklem hareketlerinin devamlılığının sağlanması ve bası yarası gibi immobilizasyona bağlı komplikasyonların önlenmesi.
Pulmoner Rehabilitasyon ( PR ) planlanması yapılırken mutlaka Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon uzman doktorunun görüşü alınması gerekiyor, aynı zamanda rehabilitasyon uygulamaları sırasında özelikle de hastalığın akut döneminde hastanın tıbbi bulgularında bozulma olabileceği göz önünde bulundurularak hastayı takip eden primer doktor ile yakın temasta bulunulmalı ve hastaya özgü programlar planlanmalıdır.
Bulaştırıcılığı ortadan kalktıktan sonra ve hasta tıbbı açıdan stabil olduktan sonra Fizik tedavi ve Rehabilitasyon kliniklerinde hastaya özgü rehabilitasyon programlarının düzenlemesi ve sürdürülmesi önem arzetmektedir. Herhangi bir klinik bulgusu olmayan yani aseptomatik hastalara genel sağlık önerilerinde bulunulmalı , aynı zamanda sağlıklı beslenme, sigaranın bırakılması , düzenli uyku ve ev şartlarında fiziksel aktivite kısıtlanmasından kaynaklı olumsuzlukları önlemek için ev egzersiz programları önerilmelidir
Corona virüs hastalığı kardiyopulmoner sistemi direkt etkilemekle beraber ,hastalarda uzun süre hareketsiz ve karantinada kalma gibi uygulamalar esnasında fiziksel aktivitenin ileri düzeyde kısıtlanması bu kişilerin fiziksel kapasitelerinin belirgin olarak azalmasına sebep olduğu bilinmektedir. Ülkemizde hastalar hastalık bulgularına göre ya evde ya da hastane şartlarında izole bir şekilde bu süreci geçirmektedir. Sadece bir haftalık yatak istirahati bile kişide yaklaşık %20 oranında ciddi kas kaybına neden olabilir. Bu nedenle genel durumu iyi olup izolasyon/karantina uygulanan hastaların bu dönemde hareketsiz kalmaması önemlidir. Aynı zamanda bu süreçte öncelikle eklemlerde hareket kısıtlığının önlenebilmesi için eklem hareket açıklığı ( EHA ) ve germe egzersizleri başlanmalıdır . bununla birlikte hastanın durumuna göre kas kuvvetini ve dayanıklılığını artıracak egzersizler de tedavi planlanmasında yer almalıdır.
Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Salih Baran