Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu - shmyo@gelisim.edu.tr

Elektronörofizyoloji








 Elektronörofizyoloji'de EMG Alanı Gelişmeleri


İstanbul Gelişim Üniversitesi (İGÜ), Sağlık Hizmeleri Meslek Yüksekokulu (SHMYO), Elektronörofizyoloji Programı, Dr. Öğr. Üyesi Arif Çakır, Elektronörofizyolojide EMG alanında gelişmeleri aktardı.


Günümüz elektrofizyolojisinin bilimsel yolculuğu, Galvani’nin 18. yüzyılda hayvanlarda biyolojik elektriksel aktivitelerin varlığını ortaya koymasıyla başlamıştır. 19. Yüzyılın ikinci yarısında bir motor sinirin uyarılması ile kas kasılmasının oluştuğu ve uyarının şiddeti arttıkça oluşan aksiyon potansiyelinin amplitüdünün de artttığının görülmesi heyecan verici bir gelişme olmuştur. Bilim tarihine konan bu mihenk taşı, klinik veya tanısal elektrofizyolojinin başlangıcını oluşturmuştur.

İlk elektrofizyolojik testler elektriksel uyarımla kas kasılmalarının ölçülmesiyle başlamıştır. EMG’nin gelişiminde ikinci önemli adım, 1922 de osiloskopun bulunması ve bundan bir kaç yıl sonra da konstrantrik iğne elektrodun keşfi ile atılmıştır. Bu keşifler sayesinde elektromyografinin klinik kullanımı yaygınlaşabilmiştir. Zamanla sinir uyarımları, sinir iletim çalışmaları ve ardışık uyarım çalışmaları devreye girmiştir. Daha sonra F yanıtı ve H refleksi gibi geç yanıtlar, somatosensoriyel uyarılmış potansiyeller, motor uyarılmış potansiyeller ve tek lif EMG elektrofizyolojide kullanıma giren önemli tetkikler olarak yer almıştır. Son yıllarda elektromyografi cihazlarında analog teknolojiden dijital teknolojiye geçiş ile çok önemli yenilikler görülmeye başlanmıştır. Dijital teknoloji ile istatistiksel ve yoğun matematiksel işlemlerin elektromyografik aktiviteler üzerine uygulanabilmesi sayesinde, motor ünit boşalım özelliklerinin, motor ünitin elektriksel konfügürasyon değişiklerinin frekans üzerine olan etkilerinin sayısal değerler olarak ifade edilmesi mümkün hale gelmiştir. Lineer frekans analizleri olarak bilinen fourier spektral analizi, turn/amplitüd, deşarj frekansı, nonlineer kaotik analiz gibi ileri matematiksel yöntemler bu dijital teknolojiler sayesinde kullanılabilir olmuştur. Elektromyografideki subjektivite sorununu azaltma yönünde önemli bir adım olarak dekompozisyon EMG denilen bir yöntem geliştirilmiştir. Dekompozisyon EMG’de submaksimal bir kası sırasında monitörden karışık olarak geçmekte olan değişik motor ünitler, bilgisayardaki yazılım sayesinde bir motor ünit olarak tanınabilmekte ve belli bir zaman aralığında her bir ünitin boşalım frekansı görülebilmektedir. EMG cihazını üreten firmanın kullandığı programa göre değişmek üzere 5-8 arasında motor ünit ayrımlaştırılarak, motor ünitin süre, faz, amplitüd ve ateşlenme frekansı rakamsal olarak verilmekte, ve bir kastan toparlanan en az 20 ünit ile o kasın polifazi oranı, geniş süreli motor ünitlerin miktarı hesaplanarak motor ünitedeki myopatik ve nörojenik tipteki değişikler ortaya konabilmektedir.

Bilgisayar teknolojisi ile birlikte yaşamımıza giren en önemli yeniliklerden birisi de internettir. Birer bilgisayar olan EMG cihazları da bu gelişmeden oldukça faydalanmışlardır. Özellikle İskandinavya ülkelerinden iki grup bu alanı EMG standardizasyonu ve normalizasyonu için kullanmaktalar. Bu gruplar birbirine internet üzerinden, pek çok ülkeden pek çok EMG cihazının bağlı olduğu birer network oluşturmuşlardır. Her bir EMG cihazında daha önceden belirlenmiş standart EMG algoritmaları ile yapılan her işlem sürekli olarak merkezi bir bilgi bankasına aktarılmaktadır. Normal ve patolojik gruplar olarak sürekli biriken datalar ile, normal değerler sürekli olarak güncellenmekte, anormal değerler de belirlenerek system içindeki tüm EMG cihazlarına referans değerler olarak geri iletilmektedirler.

Son 20-25 yılda geliştirilen cihazların hemen tümünde otonom sinir sistemine ait incelemeler de yapılabilmektedir. Bunlardan ilki eski tip cihazlarla da yaygın olarak bulunan sempatik deri yanıtlarıdır. Sempatik deri yanıtları ekrin ter bezlerinin aktivasyonu ile iki ayrı deri noktası arasındaki potansiyel farkının değişiminin ölçülmesi mantığı ile yapılır. Bir diğer otonomik test kardiyak RR interval çalışmalarıdır. RR interval yöntemi, internal uyaranlar ile kalp ritmindeki otonom değişiklerinin saptanması esasına göre çalışır. Son yıllarda bu testlerin gerektirdiği hesaplamaların yeni geliştirilen cihazlar tarafından otomatik olarak yapılabilmesi, bu testlerin klinik kullanımlarını çok kolaylaştırmaktadır.

Türkiye'de EMG laboratuvarı ilk kez, 1960'lı yıllarda Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Kliniğinde Prof. Dr. Cumhur Ertekin tarafından kurulmuştur. Ülkemizde EMG alanında ilk kitabı da Cumhur Ertekin hocamız yazmıştır. EMG konusunda ülkemize büyük katkılar yapmış olan değerli hocamız Turgut Adatepe’nin 2012 yılında yayınladığı “Pratik Emg Kaslar- Sinirler, Protokoller” kitabıda EMG’nin ülkemizdeki gelişimine büyük katkı sağlamıştır.