Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu - shmyo@gelisim.edu.tr

Laboratuvar Teknolojisi








 Son Ayların Kabusu Müsilaj


İstanbul Gelişim Üniversitesi Laboratuvar Teknolojisi Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Seçil Kırlangıç Ataşen son aylarda kabus haline gelen “Müsilaj ve arıtımı” hakkında bilgiler verdi. Ekolojik dengenin bozulması ile son ayların kabusu olan müsilaj sorunu ortaya çıkmıştır, dedi.


Hızlı nüfus artışı ve sanayileşme sonucu fazlalaşan atıksular doğa tarafından kaldırılamaz bir hale gelmiştir. Ekolojik dengenin bozulması ile son ayların kabusu müsilaj sorunu ortaya çıkmıştır. Doğanın ekolojik dengesinin daha fazla bozulmaması için atıksuların arıtımı elzemdir. 

Öncelikle; son aylarda Marmara Denizi'ni kaplayan "Deniz Salyası" olarak bilinen "Müsilaj" nedir, sorusunu yanıtlayalım. Müsilaj, neredeyse tüm bitkiler ve bazı mikroorganizmalar tarafından üretilen yapışkan sümüksü bir maddedir. Denizdeki canlı yaşamı tehdit eden müsilaj katmanı, Marmara Denizi'nde kirliliğin seviyesini göstermektedir.   Müsilaj deniz yüzeyinde katman oluşturarak, deniz suyuyla atmosferin bağlantısını kesip oksijenin azalmasına sebep olmaktadır. Bu durum deniz canlılarının hayatını tehdit etmektedir. Deniz suyu sıcaklığı ile birlikte denizdeki azot ve fosforun artışı müsilaj tabakasının oluşumunu etkileyen en önemli faktörler arasında yer almaktadır. Son 40 yılda Marmara Denizi' nin sıcaklığı 2,5 derece artış göstermiştir. Ege ve Karadeniz arasında yer alan Marmara Denizi müsilaj oluşumuna zaten elverişlidir ve kentsel atıklar da devreye girince beklenen sonuç ile yüz yüze gelinmiştir. Organik yapısından dolayı müsilajın varlığı deniz ürünlerinin tüketilmesini olumsuz etkilemektedir. Balıkçılık, turizm sektörü, müsilajdan en çok etkilenen sektörlerdir ve uzmanlar müsilaj ile temas ederken dikkatli olunması gerektiği konusunda insanları uyarmaktadır.

Müsilajın ortadan kalkması için kaynağına inmek gerekmektedir. Atıkların biyolojik olarak tamamen arıtılması ve denizdeki azot - fosfor miktarının azaltılması ile bu kabustan kurtulabiliriz.  Atıksular kaynaklarına göre çeşitlendirilip bu kaynaklara göre arıtma yöntemleri belirlenmelidir. Atıksuların %99’undan fazlası sudur,  geri kalan kısmı da kirletici maddelerden meydana gelmektedir. Biyolojik arıtım da işte tam bu noktada çok önemli bir rol oynamaktadır. Kirletici maddeler suda çözünmüş olarak ya da askıda katı madde olarak bulunabilirler. Organik kirleticilerin uzaklaştırılması için en etkin yöntem “biyolojik arıtma” yöntemidir. Biyolojik arıtma;  atıksu içerisinde bulunan çözünmüş veya askıda organik maddelerin bakteriler tarafından parçalanması, çöktürülmesi veya bu maddelerin anorganik maddelere dönüştürülmesidir. Bu arıtma ile doğadaki reaksiyonlar hızlandırılarak daha kısa bir sürede ve daha emniyetli bir şekilde arıtımın gerçekleştirilmesi sağlanmaktadır.

Çok geç olmadan müsilaj sorunu ile ilgili önlemler alınarak Marmara Denizi’nin kurtarılması sağlanabilir. Temiz bir dünya için tüm sorumlular birlikte hareket etmelidir. Doğanın bize sunduğu güzelliklerin kıymetini bilmek dileği ile…