Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu - shmyo@gelisim.edu.tr

Çocuk Gelişimi








 Ağrı Tedavisinde Psikolojinin Rolü


Akut ağrı daha çok farmakolojik müdahalelerle tedavi edilmektedir. Kronik ağrı bu tür yaklaşımlara karşı daha dirençli olduğundan son zamanlarda ağrı kliniklerinde tedavide daha çok disiplinler arası bir yaklaşım benimsenmektedir.


Akut ağrı daha çok farmakolojik müdahalelerle tedavi edilmektedir. Kronik ağrı bu tür yaklaşımlara karşı daha dirençli olduğundan son zamanlarda ağrı kliniklerinde tedavide daha çok disiplinler arası bir yaklaşım benimsenmektedir.  Fiziksel işlevselliği iyileştirme ve yaşam tarzını geliştirme; ilaçlara ve tıbbi hizmetlere bağımlılığı azaltma gibi konular bu tür kliniklerde uygulanan tedaviler arasındadır. Bir diğer tedavi hedefi, aile yaşamını desteklemek ve sosyal desteği arttırmayla ilgilidir. Bu hedef çerçevesinde iyimserliği ve dikkat dağıtmayı arttırmak; kaygıyı, sıkıntıyı, hasta rolüyle ilgili davranışları ve ikincil kazançları azaltmak hedeflenmektedir.

Ağrının psikolojik tedavisi; tepkiye dayalı, bilişsel ve davranışsal teknikleri içermektedir. Tepkiye dayalı yöntemler arasında kaygıyı ve stresi, dolayısıyla da ağrıyı azaltmayı  amaçlayan gevşeme egzersizleri ve kişiye bedeni üzerinde istemli kontrol imkanı sunmayı hedefleyen biyolojik geri bildirim yer almaktadır. Bu çerçevede hipnoz da kişiyi rahatlatmak için kullanılabilir.

Ağrı tedavisinden bilişsel yöntemler ağrı deneyimini arttıran bilişleri değiştirmeyi hedefleyerek kişinin ağrıyla ilgili düşüncelerine odaklanır. Bu amaçla dikkat dağıtma, hayal kurma, Sokratik sorgulama gibi yöntemlerle işlevsel olmayan düşünceleri değiştirme hedeflenmektedir.

 Davranışsal tedavi yöntemleri temel edimsel koşullanma ilkelerine odaklanır ve bireyi davranışlarını değiştirme konusunda teşvik etme amacıyla pekiştireç kullanılır. Davranıştaki her değişim terapist tarafından ödüllendirilir ve daha önce  belirlenen hedeflere doğru ilerlemek üzere hasta teşvik edilir.

Son zamanlarda ’’ağrının kabulü’’ adı verilen bir kavram da dikkat çekmektedir. Ağrı kabulü; bireyin benlik algısındaki değişimler ve ağrının ne ölçüde kimliğin bir parçası haline geldiği ile ilişki içerisinde  incelenebilir. Ağrı kontrolünün sağlanamadığı durumlarda; yaşamın ağrı dışındaki yönlerine odaklanması, ağrının kişisel zayıflığın bir işareti olmadığını fark etmesi hastanın tedaviden daha çok fayda alması ile sonuçlanabilir.

Öğretim Görevlisi
Kamala KHALINBAYLI